Cumhur Haber Ajansı’ndan Cansu Kırten’in özel ropörtajı:

Savcı Okan Bato: ‘Soruşturduğum Dosyaların Bedelini Ödetmeye Çalışıyorlar’

Cumhur Haber Ajansı muhabiri Cansu Kırten, hakkında “haksız mal edinme” iddiasıyla yargılanan ve bu süreçte hem kendisinin hem de ailesinin çeşitli hukuksuzluklara maruz kaldığını öne süren eski Cumhuriyet Başsavcı Vekili Okan Bato’yla özel bir röportaj gerçekleştirdi. Savcı Bato, meslek hayatı boyunca yürüttüğü terör ve örgütlü suç soruşturmalarını, dosyasına dair hukuki süreçte yaşadığını iddia ettiği çarpıklıkları ve ailesinin uğradığı mağduriyeti anlattı. Aynı zamanda eşi Av. Müge Bato’nun da bu süreçte nasıl ‘malen sorumlu’ gibi muamele gördüğünü ve ailesinin mallarına nasıl tedbirler konulduğunu paylaştı.

 

“Neden bu şekilde üstüme geliniyor, aileme neden bulaşılıyor”

Cansu Kırten (C.K.): Sayın Bato, hakkınızda “haksız mal edinme” suçlamasıyla açılmış bir dava var ve Yargıtay nezdinde bir yargılamadan geçiyorsunuz. Öncelikle bu sürecin nasıl başladığını ve sizce hangi noktada hukuka aykırılıklar yaşandığını anlatır mısınız?

Okan Bato (O.B.): Teşekkür ederim. Eşimle birlikte uzun yıllar kamu görevi yaptık. Ben savcı olarak, kendisi ise Hazine avukatı olarak görev aldı. Özellikle terör ve örgütlü suçlar alanında oldukça kritik soruşturmaları yürüttüğüm bir dönem oldu. Ama ne olduysa, belli dosyalar üzerine gittiğimiz, kamuoyuna mal olmuş soruşturmalarda sorumluluk aldığımız süreçten sonra başladı.
Aleyhime “rüşvet aldığına” dair söylentiler çıktı, “borsacılık yaptığı” iddiaları pompalandı. Daha sonra “haksız mal edinme” iddiası öne sürüldü. Hukuk çerçevesinde her şeyi açıkladığımı düşünüyorum; ancak gelinen noktada hem bana hem de eşim Müge Bato’ya ait taşınmazlar üzerinde tedbirler, zoralım kararları söz konusu oldu.

C.K.: Peki, bu “haksız mal edinme” suçlaması tam olarak neye dayanıyor? Mahkemeye sunulan bilirkişi raporları hakkında ciddi eleştirileriniz var. Nedir bu eleştiriler?

O.B.: Dosyada yürütülen bilirkişi incelemeleri, bizim aleyhimize ve çok hatalı verilerle dolu. Taşınmaz değerlerinin gerçeğe aykırı şekilde “fahiş” hesaplandığına dair birçok itiraz sunduk. Hatta raporların bazılarında, ekspertiz yapılacak gayrimenkuller haritalarda uydu görüntüsüne bakılarak değer biçilmiş, taşınmazlar yerinde görülmemiş. Örneğin; 1 milyon TL’ye sattığımız bir evi sadece 400-425 bin TL üzerinden hesaplayıp, aynı dönemde aldığımız başka bir taşınmazı 500-600 bin TL gibi gösterip, “Arada uçurum var, Bato bu parayı nereden buldu?” demeye getirmişler. Oysa satılan ve alınan her şeyin belgesi var.
Diğer bir husus: Eşim Müge Bato’ya babasından miras kalan, aileden gelen gayrimenkuller var. Bunlar üzerinde bile “haksız edinilmiş” gibi karar verilmesi, “Müge Hanım’ın babası mı haksız mal edindi?” saçmalığına kadar gider. Kaldı ki ben mesleğime başlamadan, evlenmeden önce dahi Müge’nin ailesi İzmir’in köklü, tanınan bir ticaret ailesidir. Dosyalarda bu gerçeğin üstü kapatılıp, sanki hepsi benim “meçhul kazancım” gibi lanse edildi.

“Soruşturmalarım hangi başlıkları içeriyordu ve kimleri rahatsız etti?”

C.K.: Bundan önce çok önemli dosyalar yürüttüğünüz biliniyor. Özellikle terör ve örgütlü suçlarla ilgili… Sizce bu dosyalarla ilgili tutumlar, şu an yargılandığınız sürece bir etki ediyor mu?

O.B.: Elbette öyle olduğunu düşünüyorum. Bakın, Diriliş Kilisesi Pastörü Andrew Craig Brunson soruşturması mesela; o dönemki konjonktürde çok tartışıldı. Ardından Hizbullah’ın karıştığı Cemzet Soysal cinayeti, merhum Emniyet Müdürü Gaffar Okan’ın şehit edilmesine ilişkin soruşturmalar, Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu suikastı dosyası… Bunların her biri devasa, ulusal güvenliğe dair ve uluslararası boyutları olan işlerdi.
Yine Musul Başkonsolosluğu’na yapılan IŞİD baskını süreci… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Boğazlar Komutanlığı’ndaki bazı unsurlar tarafından planlanan suikast girişimi iddiaları… İzmir Askeri Casusluk kumpası olarak bilinen süreçlerin karşı soruşturmaları… Bunlar, TSK içindeki bazı FETÖ yapılanmasını deşifre ettiği için gerçekleştirilecek darbe girişiminin daha az planlanarak ve daha hazırlıksız bir şekilde öne çekilmesini sağladı. Erzincan davasının gizli tanığı Bayram Bozkurt’un ifadesi, Kuzey Irak’ta FETÖ yapısı, oradaki ihaleler… Bütün bunlar benim sorumluluğumda yürüyen dosyalar.
Haliyle, “Bu dosyaları inceledi, şunları deşifre etti” denilen bir savcının bir noktadan sonra hedef haline gelmesi şaşırtıcı değil. “Neden üstüme gelindiğini” bu dosyalara bakınca anlamak mümkün.

C.K.: Yani diyorsunuz ki, “Bu dosyalardan ötürü benden bir nevi intikam alınıyor”…

O.B.: Tam anlamıyla öyle hissediyorum. Anlamadığım, aileme de bulaşıyor olmaları… Eşim kamuda avukat olarak yıllarca çalıştı, hiçbir iddia yok. Ama onun taşınmazları da “müsadereye” yani zoralıma konu ediliyor. Kızımızın banka hesap hareketleri bile didik didik inceleniyor. 200 TL, 300 TL’lik girişlerin peşine düşüp, sanki olağanüstü bir para akışı varmış gibi lanse etmek, inanılır gibi değil.

“Hukuka aykırı kararlar var”

C.K.: Kovuşturma sırasında sizin ve avukatlarınızın öne sürdüğü temel hukuka aykırılıklar neler?

O.B.: Birincisi, bilirkişi seçimindeki yanlışlıklar. Üç vergi müfettişinden oluşan bir heyet, “Bato ailesinin sosyal çevresini, yaşam tarzını, alım-satım döngülerini, mirası, evlilik öncesi birikimleri” gibi konuları değerlendirecek uzmanlıkta değil. Ama gelin görün ki tamamen onların raporuna dayanarak “10 kat fark” gibi bir algı yaratıldı.
İkincisi, mal varlığı hesaplamasında satılan malların değeri, gerçek piyasa bedelleri yok sayıldı. Örneğin bir daireyi 1 milyon TL civarı bedelle satmışız, tapuya 425 bin TL beyan yazılmış diye, bilirkişiler de “425 bini düşelim, aldıkları taşınmaz 500 bin olsun, arada 75 bin TL’lik fazla varmış!” gibi sonuçlara vardı. Oysa reel piyasa koşullarında, o dairenin değeri de 1 milyon TL’ye yakındı ve biz üzerine makul bir ek yaparak başka bir yer aldık.
Üçüncüsü, eşim Müge Bato’nun mülkiyetinde olan taşınmazlara dair zoralım kararı. Dosyada benim üzerime kayıtlıymış gibi yazılıp, “Tamamını Okan Bato haksız edindi” deniliyor. Ama ailenin kendi ticari geçmişi, babasının bıraktığı miras, babasının kendi kazandıkları… Tüm bunları yok sayıp, “Bu da haksız” denilebilmesi akıl alır gibi değil.
Dördüncüsü, prosedür yönünden. 3628 sayılı Kanun’a göre “Gerçeğe aykırı mal bildirimi” ayrı bir suç, “haksız mal edinme” ayrı bir suçtur. Biz “Şu malın değerini 1 TL yazdınız” meselesiyle suçlanırken, esasen orada, “miras yoluyla bedelsiz intikal” durumu var. İddia makamı, “Neden bankadan ödeme yapmadınız, bazı işlemleri elden gerçekleştirdiniz?” diyor. Oysa kimse nakit ödemeler yapıldı diye cezalandırılamaz. Hukuken böyle bir zorunluluk yok.

“Ailece mağdur olduk, savunma hakkımız zedelendi”

C.K.: Eşiniz Av. Müge Bato da Yargıtay’a yönelik itiraz dilekçeleri sundu; “Ben taraf değilim, bana bildirim dahi yapılmadan mallarım zoralım listesine eklendi” diyor. Bunun sonuçları ne oldu?

O.B.: Eşim resmen yargılamanın hiçbir aşamasında “taraf” olarak gösterilmedi. Yani bir soruşturma açılmış ama ona “malen sorumlu” veya “katılan” sıfatı hiçbir şekilde bildirilmemiş. Yıllarca babasından, ailesinden kalan gayrimenkullere tedbir konuluyor, zoralıma hükmediliyor, kendisi haberdar edilmiyor.
Eşim, itiraz dilekçesinde de belirtiyor: “Mülkiyet hakkı kutsaldır. Kaldı ki bu malvarlığına nasıl el konulur, ben dosyada yokum!” diyor. Gerçekten bu, hukukun temel prensiplerine aykırı. Sizin mülkünüze dair mahkeme karar veriyor, siz sonradan tesadüfen öğreniyorsunuz. Hatta Yargıtay nezdinde temyiz yolunda devreye girerek savunma yapmaya çalışıyor.

“Soruşturmalarda hangi konulara değindim, kimleri rahatsız ettim?”

C.K.: Röportajın başında kısmen değindiniz ama biraz daha açar mısınız? Bahsettiğiniz dosyalar hangi konularda sizin yolunuzu kesti, kimleri rahatsız etti?

O.B.: Şöyle sıralayabilirim:

  1. Diriliş Kilisesi Pastörü Brunson Soruşturması
    Uluslararası boyutu olan bir konuydu. ABD basınına da yansıdı. Çok hassas dengeler vardı.

  2. Hizbullah ve Cemzet Soysal Cinayeti – Gaffar Okan’ın Şehadeti
    Elde ettiğimiz veriler, o süreçte kamuoyuna açıklanıp açıklanmayacağı tartışma konusu olan bilgileri içeriyordu.

  3. Musul Başkonsolosluğu Baskını
    IŞİD’in kontrolündeki süreçte, diplomatik misyonumuzu hedef alan eylemler. O dönemde istihbarat ve terör konularında çok önemli sorgu-sual yapıldı.

  4. Cumhurbaşkanına Suikast Girişimi
    Boğazlar Komutanlığı’nda SAT komandoları veya bazı askeri unsurların planladığı ileri sürülen girişim. FETÖ’nün TSK içindeki yapılanmalarıyla ilgili önemli veriler çıktı.

  5. İzmir Askeri Casusluk Soruşturması
    Bilinen “kumpas” dosyasının tam tersi olarak, kumpası yapanların kim olduğuna dair bir araştırma. Bu soruşturmada çok üst düzey rütbelilerin ismi geçmişti. 15 Temmuz’dan önce, FETÖ’nün TSK içindeki varlığına dair çok ciddi bulgular sunduk.

  6. FETÖ’nün Kuzey Irak yapılanması
    Özellikle orada ihaleler alan iş insanları, bazı gizli himmet akışları… Bu dosyada da ciddi isimler vardı.

Tabii bu dosyaların hepsi çok hassas, çok büyük güçleri rahatsız edebilecek konular. Bana göre, benim “haksız mal edinme” iddiasıyla yargılanmam, bunların bir bedeli.

“Yeni bir ‘borsacı savcı’ iftirası yaratıldı”

C.K.: Son olarak, “Borsacı Savcı” tabiriyle de anılmaya çalışıldığınızı duydum. Bu konuda ne diyeceksiniz?

O.B.: Bu tabir, ne yazık ki medyada bir algı oluşturmak için kullanıldı. Sanki benim rüşvet karşılığı insanları cezaevinden çıkardığım, haksız menfaat sağladığım bir mekanizma varmış gibi. Bununla ilgili iftiralar atan şahısların bizzat yargılandığı, ifadelerinin gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı.
Şimdi geriye, bu “zenginleşme” iftirası kaldı. Diyorlar ki, “Parayı nereden buldun?” Gerek kendimin, gerek eşimin memur maaşları, babasından kalan miraslar, ailemin yardımları, ev al-sat takaslarımız… Hepsi ortada. Ama bilirkişinin Google Maps üzerinden değer biçtiği, gerçeği yansıtmayan rakamlar, mahkemede “mutlak gerçek” kabul edildi.

“Kamuoyuna mesajım: Savunma yapma şansı verilmeden cezalandırılıyorum”

C.K.: Bundan sonrası için beklentiniz nedir? Hem hukuki açıdan hem kişisel olarak…

O.B.: Her şeyden önce adil bir yargılanma istiyorum. Eşimin, ailemin sesini duyurmak istiyorum. Müge’nin, miras yoluyla babasından kalan malların bile “haksız edinilmiş” gibi gösterilmesine isyan ediyorum. Mülkiyet hakkı anayasal bir haktır, sadece ben değil eşim de mağdur.
Yargıtay’daki temyiz sürecinde hem benim hem eşimin müdafileri tarafından sunulan dilekçeler var. Bilirkişi raporlarının yeniden, doğru şekilde uzmanlık alanlarına göre incelenmesini talep ediyoruz. Malların gerçek değeriyle, gerçek satış ve alış bedelleriyle ele alınmasını istiyoruz.

Kişisel açıdan ise, elbette insan üzülüyor. Onca sene terör, örgütlü suçlar, kritik dosyalarla mücadele ettikten sonra, sadece bir gün bile bu iddialarla cezalandırılmak bana çok ağır geliyor. Mal varlığı zaten umurumda değil; çünkü kelle koltukta vatanı-milleti için uğraşmış bir kamu görevlisi olarak bu tür ithamlar bana zul oluyor. Dahası, bakıyorsunuz yurt dışına kaçan FETÖ’cü hainler (mesela Zekeriya Öz, Ekrem Dumanlı gibi) oralarda korunup kollanıyor. Bu terör yapıları, “Sizin gibi olacaklara biz sahip çıkarız” mesajı vererek yeni hainler devşirme peşindeler. Ben ve benim gibi kamu görevlilerine ise türlü iftiralar atılıyor, böylece “Ülke tekrar zor bir döneme girdiğinde sakın mücadeleye kalkışmayın, bakın sonunuz böyle olur” diyerek korku salınmaya çalışılıyor. Tüm bunlarla beraber doğal olarak insanın aklına şu soru geliyor: “Acaba hâlâ kamu içinde bu anlayışa hizmet eden yapılar var mı?”

“Neden, kim, nasıl?”

C.K.: Son sözlerinizi alabilir miyiz?

O.B.: Ben, “Savcı Okan Bato olarak terör ve örgütlü suçlar dosyalarını takip ettim, devlet için çalıştım” diyorum. Şimdi ise bir kısım insanların bana ve aileme yönelik bu kadar ağır saldırıda bulunması, iftiralar atması dikkat çekici. Kamuoyundan beklentim, belgelere ve dosyadaki gerçeklere bakılması.
Bu aşamada, “Neden üstüme bu kadar geliniyor, neden ailem de bu işin içine sokuluyor?” sorusunu herkes sorsun lütfen. Türkiye’de yargılamanın adil olması ve kamu vicdanının rahat etmesi bakımından, bu tür bilirkişi raporlarının sağlıklı düzenlenmesi şart. Amacım asla “Ben şöyle kahramandım” demek değil, sadece adalet istiyorum.

Cumhur Haber Ajansı / Cansu Kırten - Özel Röportaj

 


Kaynak: Haber Merkezi